Sen Şiirsin
Sen, şiirin yazılmamış mısraları,
Mısrada ilk hece
Sen, romanların sayfa aralarında tutuşturulmuş dörtlükleri
Dörtlükte kafiye
Sen, bulutların yağmur dolu damlaları
Damlada duygu
Sen, çöldeki kum taneleri
Tanede iklim
Sen, galaksilerde seyahat eden bir yıldız
Yıldızda tılsım
Sen, baharda kırlarda açan çiçek
Çiçekte renk
Sen, gökyüzünde uçan bir martı
Martıda hasret.
Sen, hüzünlü bir günde gözyaşı
Yaşta yansıma.
Sen, fonda çalan halk müziği
Müzikte ezgi
Sen, tedavisi olmayan hastalık
Hastalıkta şifa
Sen, çocuğun ilk adımı sonrası yere düşüşü
Düşüşte sevinç
Sen, gezegende hayal kuran bir canlı
Canlıda nefes
Sen, şiire konu olan her şeysin
Yazan: Haldun ÖZTÜRK 17.08.2019
Çay ve Şiir
Çay, şiir gibidir.
İçeceksin yudum yudum,
Her satırı dokunacak can damarına.
Anlamlandırdığın her dem senin olacak!
Ve başlayacak bir yolculuk…
Yazan: Haldun ÖZTÜRK 22.09.2017
Yolculuk Gibisin
Başıma gelen, en güzel yolculuk gibisin;
Bir koltuk yanda, bir diz boyu mesafede.
Gözlerim pencereye her baktığında,
Gökyüzünü izliyor oluşun, en sevdiğim.
Gece karanlığında evler, dağlar değil de,
Yıldızlar hatta sonsuzluk demen farklıydı.
İçin içime sürekli konuşma isteği gelse de;
Karşılıklı susmalarımız en güzel parça,
Yeni sohbet konularını belirleyen.
Her düşünme arasında fırtınalar kopuyor,
Her nefesinde evren yeniden şekilleniyordu.
Ta ki evrim geçiren saniyeler, sesini bulana kadar.
Yazan: Haldun ÖZTÜRK 26.03.2019
Kuşların Kavgası
Delicesine Yazmak
Bazı zamanlar içinden öylesine ve delicesine yazmak gelir. Bu yazı işte öyle bir andan olacak. Ne yazacağını düşünmeden başlarsın. Klavyeden tuşlara her bastığında gelişir cümleler, paragraflar ya da ne ise artık o.
“Diyor ki!” bölümünde benden cümleler vardı. Benim söylemlerim. Şu an ne yazsam bu kategoriye girer diye düşündüm ve biraz sesli oldu sanırım. Olsun, hadi bakalım.
Her Salise
Öncelikle bugün Ankara’da güneşli bir hava var. Herkesin sevdiği pazar günü olduğundan olsa gerek şu saatler sokaklarda oynayan çocuk sesleri oldukça net olarak kulağıma kadar geliyor. Arada pencereden bakıp izlemiyor değilim. Koşturmalarını izlemek keyifli oluyor. Bahar hemen hemen geldi diyebilirim. İnsan, yeşil rengi özlüyor. Aslında olmayan her şeyi özlüyor. Şöyle kışın beyaz boğuyor yazın yeşil, olmayan ise düşüncelere güzel geliyor olmalı ki! Garip işte olduğu günü yaşadığı anı seven az. Aslında yaşanılan her salise paha biçilemeyecek şekilde keyif vermeli.
Gelelim konumuza sabah güvercinlerin kavgasıyla başladı. Güvercinler ah o güzelim güvercinler. Sabahın ilk ışıklarıydı. Sesler duyuluyordu. Tanıdıktı fakat değişik gelmişti. Derken mutfak kapısının camından baktığımda asabi güvercinler vardı. Bir grup güvercin nedensiz şekilde kavga ediyorlardı. Aslında tam bu da sayılmazdı. Yumurtalarından geçen hafta çıkmış iki yavruyu hedef alan grupla korumaya çalışanlar arasında geçen mücadeleyi konu alıyordu. Şiddetliydi. Biri araya girmeliydi diye düşündürüyor. Ve olayı anlamaya çalışıyordum. Derken kapıyı açtım. Bir iki cümle sonrası yavrular hariç kimse kalmadı. Arada bir gelip yokluyorlardı. Anlıyorlar geri dönüyorlardı. Çok garip. Yavrular da korkmuşlardı. Anlaşılan onlarda olanı anlamlandıramadılar.
Yaşam Döngüsü
Bir süre sonra kendi hallerine bıraktım. Bu sefer iki taraf az şiddette yine aynı tartışmaya devam ettiler gün boyu ve hatta hala sürüyor diyebilirim. En azından bu sefer şiddeti azdı. Doğal yaşam döngüsü demiştim. En son olarak yavrulara zarar gelirse siz buradan gidersiniz dediğimi hatırlıyorum. Netten biraz araştırdım durum normalmiş gibi çok video var ama anormal bir şeyler olduğu apaçık ortadaydı.
Yumurtalar varken sayısı 10 olan güvercinler garip nedenden dolayı bu duruma düşmeleri yabancılardan dolayı mıydı bilemiyordum. Bana göre hepsi birbirine benziyordu. O yüzden pek anlayamamıştım.
Gün boyu süre bu mücadele zararsız şekilde başarılı bir şekilde sonuçlandı sanırım. Kuşların kavgası sonrası şu an ise yavrular köşelerine çekilmiş büyümeye devam ediyorlar.
Uçan Yumurta
En çok sabahları kahvaltı yaparken onları izlemek güzel oluyor. Arada bir gelip bakıp gidiyorlar. Gökyüzünde uçan bir güvercinin balkonumda büyümesi insanı bir başka hissettiriyor. Çayımı yudumlarken gözlerle anlaşmak. Canlılarla iletişim kurmak. Doğayla iç içe olma ve doyasıya yaşama hissi veriyor. Zaten çok çabuk büyüyorlar. Gün geçtikçe bunu anlıyor ve hemen yavrular ayırt edilemez oluyor. Sonra bakıyorsun ki yumurta uçmuş. Bizlerde böyle değil miyiz?
Yıllar geçiyor, saatler arasından. Geçiyor fakat hissettirdiği o an anlaşılmıyor. Az önce günlüğüme denk geldim. Baktım şöyle bir göz gezdirdim. Yıllar sonrasına selamlar yazmışım bazı satırlarda. Hüzünlenmemek elde değil.
Son olarak diyorum ki “Kuşlar uçuyor, öyleyse yazalım.”
Sev! Çünkü…
Bir pazar gününün daha sonuna geldik. Son cümleleri kuralım ve yazımızı sonlandıralım. “Hayat sevince güzel, çiçeği, böceği, doğayı ve daha nicesini…”
Yolculuk Güney Ekspresi
Ekspres uzun yol…
Mavi diye başlarsın şiire, gök rengidir nasıl olsa
Bir an ama diğer anlardan başka, yaşayan sen olsa
Kar manzaraları denize benzer ufuk çizgisinde olsa
Bulut turuncuya çalar mı dersin, bakan sen olsa
Uyku dolu saatlerin seline kapılmak hoş olsa
Lale bahçeli manzaralar arar gözlerin kirpikleri olsa
Düşünmeden zaman geçmez sana bakan o olsa
Bir tren kalkar Ankara garından sireni duymasa
Sefer başlar serin bir kış günü değilmiş gibi
Gözlerime sızım sızım güneş girer yine yumulmaz
Çay simit tost diyen bir adam sesi
Tekerlekli arabanın ardından onlarca bakış
Kimse almaz yine de saatte bir gelir
Susayan var mı demeyi de ihmal etmez
Rayında giderken ne hoştur demir sesi
Makas değiştirmeler ürpertir içerideki düzeni
Yine de gökyüzünü seyretmek güzeldir
Ay yıldızlı camdan dışarı bakınca
Gözler hep onu arar rahatı huzuru
Sadece manzaralar sağlar bunu
Gözden kaybolan binlerce olayı kaçırmamak için
Kızarır gider o güzelim renkli gözler
Kimisi fotoğraf çeker kimisi sadece izler
Önemli olan kendini hissetmektir satır aralarında
Yan koltuk arka koltuk derken herkesle tanışır
Kimin nereli olduğundan ziyade
Aradığın sıcak bir sohbette bulursun kendini
Kilometrelerce kelimeler sonrası anlarsın yorulduğunu
Yumulur gözleri izlersin dakikalarca karanlığı
Koridorlarda gezinen çocuklarla özçekim yaparsın
Çektiğin fotoğrafları atarsın sosyal medyaya
Onlarca kişi yol hakkında sorular sorar
Kimisi iyi yolculuklar der kimisi bir daha ki sefer bende gelsem
Manzarayı unutur arkadaşlarına cevap verirsin
Her durak öncesi tabelada yazan yerin adını duyarsın
Daha varmış dersin ve yaklaştıkça eşyalarını toplarsın
Yeni duyduğun birçok farklı şehir ismi vardır
Bir süre onlar hakkında konuşursun
Derken zaman geçer inme vakti geldiğinde üzülürsün
Hüzünlenir vedalaşır ayrılırsın trenden
Arkada onlarca gülümseyen yüz bırakırsın
Sevmişsindir onları, o güzel sohbetlerini
Bir daha görmezsin belki de ama görmek istersin bazılarını
Öyle geçer gider işte güzel anılar dolu saatler
Torunlarına anlatacak bir hikaye daha dersin
Uykulu olarak bir şiir yazmaya çalışmış ve yazarsın saat üçtür
Nasıl olacağına gelecek olursak
Kimin umurunda bu herkesin tarzı başkadır
Ama şu anı hatırlamak için kelimelere ne gerek var
Gözlerine baktıkça hatırlarım ben her anı her canı
Bu kadar yeter sanki yoksa yazarsın sen yorgun olmasan
Sözlerinden çok bakışları kalır
Hatıralarından çok düşlerin kalır
Renklerden çok gülüşlerin kalır
Kalmaktan çok ezberin kalır
Bir güney ekspresi macerası bitmek üzere
Bitince kalacak onlarca şeyden biri de bu satırlar olacak
Okudukça dinledikçe hatırlanacak olan bu
Yolculuğu anlatamaz kimse
Dile getirse de hissetmek başka
Yolcu olmak lazım azizim aynı anda aynı duraktan binmek gerek
Hatta yan yana aynı vagonda gitmek gerek
Pencere kenarı ile koridor aynı olur mu hiç
Her anını videoya çeksen ne olur, izleyenin sen olmazsan
Seyahat sonrası zihinde bir o ayva tadı ve bir de o gün batımı kızarıklığı kalır.
Yazan: Haldun Öztürk 26.01.2019 03.30
Başka Türlü
Ne kök salacak ne uçacak,
Ne de yok olup gidecek,
Ama şurada duracak sade sessiz ve kimsesiz.
Ne ağlayan gözler ne unutan yüzler olacak,
Ne de efkarlı bir kedi, adı duman,
Ama şurada vampirden hallice sırılsıklam.
Ne rüyalarda güneş ne tende kızarıklar,
Ne de çamurda yüzen çıplak aşınmış lastikler,
Ama şurada karton kutu görünümlü hediyeler.
Ne sinirlerde öfke ne de sezgilerde gizem,
Ne de soğuk gülümsemeli bakışlar,
Ama şurada aç ve aç birkaç çocuk.
Ne rüzgarda dans eden yaprak ne çanlar,
Ne de boş bir gardırop kapağı düşmüş parçalanmış,
Ama şurada yıllanmış nevresimde uyuyan gökyüzü.
Ne içinde yüzlerce balina olan bir akvaryum,
Ne de ıslak mendildeki kokuyu çağrıştıran ses,
Ama şurada mahalle bakkalındaki kısa boylu teyze,
Ne de güzel gülüyor değil mi sakız çiğnercesine,
Başka türlü bir şey işte isimlendiremediğim…
Yazan: Haldun Öztürk 19.01.2019 20.30
Bana Kendinden Bahset
Bana kendinden bahset,
Mesela gözlerinden, mesela sözlerinden..
Bana bir şiir oku, içinde sen olan,
Maceralar arası yolculuk yapan..
Bana huzurun kokusu nasıldır onu anlat..
Kumların suyla buluştuğu yerde yürümekten,
Güneşin aya bıraktığı nöbet değişiminden,
Ağaçlara tırmanan sincaplardan,
Bulutların üzerinde uçan kuşlardan bahset..
Bana doğadan, bana senden, bana evrenden bahset…
Yazan: Haldun Öztürk 10.09.2017