Atlı Spor Binicilik Eğitimi
At! Bizde ata sporudur. Geçmişimizden günümüze kadar gelen farklı bir sevgidir. İki canlı arasındaki bağ sonucu tek vücut olup koşmaktır, özgürlüğe karışmaktır. Huzuru hissetmek, nefes almaktır. Geleceğe bakmak, dizginlere sarılmaktır.
Öncelikle aşağıdaki başlıklar halinde yazıyı hazırladım.
İlk defa iki binli yıllarının başında ata bindim sanırım. Tek başıma değildim. Kısa bir yolculuk olmuştu. Farklıydı, değişikti, bambaşkaydı…
Sonrasında ise geçen yıllarda Safranbolu’da karşılaşmıştık. Merkeze yakın bir yerde bulunan Cam Teras’ın bulunduğu kanyondaydılar. Cam Teras ise turistik amaçlı dağın yamacına kurulmuş zemini cam ve adrenalin dolu geniş bir balkon diyebiliriz. Heybetli bir at değildi belki ama beyaz rengiyle doğada farklı bir havası vardı. Adını şu an tam hatırlamıyorum. Prenses olabilir. Güzel bir tur olmuştu. Elbette güvenlik açısından sahipleri sizi yalnız bırakmıyor.
Ertesi gün Bolu’ya yolum düşmüştü. Abant Gölü çevresinde binicilik faaliyetleri meşhurmuş. Safranbolu’da başka safariye çıkan at yoksa eğer ikiydi. Burada onlarcası vardı. Hangisi olabilirdi. Buradakiler hem daha heybetli duruyorlardı. Göl etrafında yürüyüş turum tamamlanmak üzere ve bir yandan fotoğraflar çekiyorum. Tamam dedim bir ağacın olduğu düz bir alanda ata binenleri durup uzunca izledim. Şahaneydi. Yaklaştım. Fotoğraf makinesini ben anlamam ama fotoğraftan diyen kişiye uzattım. Kaç dakika kaç saat bindim bilmiyorum ama yüze yakın fotoğraf çekmiş. O değil de ipten tutan da yoktu. Turun başından sonuna tek başımaydım. Bir de durdurup poz veriyor, devam ediyordum. Gerçekten farklıydı. Derken dakikalar sonra ya da yarım saat de olabilir. Çabuk geçti tabi her güzel şey gibi. İndim. İnip de attan ayrılmak hüzün vermiyor değil! Güzeldi.
En güzeli de şuydu. Sonrasında Abant’ta fotoğraf çekmeye devam ediyorum. Toprak yolda karşımdan bir atlı geliyor. Hızlı da! Ben vizörden görüyorum. Önce güzel tam karşımdan ve dizginlere sarılmış geliyor ki fotoğraf çekmemek imkansız. Poz yakalamaya çalışıyorum. Bu arada hızla bana yaklaşıyormuş. Ben de onun yolundayım. Bir makinadan bakınca yaklaşanın ne kadar mesafede olduğunu tam anlayamıyorsun. Tamam dedim bu poz enfes. Çektim! Sonra geri çekildim. Kendimi sanırım bir buçuk metrelik toprak yoldan dışarı çıkarmamla birlikte atlı yanımdan geçti. Elbette saniyeler kalmış daha güzel fotoğrafa demedim. O fotoğrafa baktıkça gözümde o an canlanır. Kanlı canlı tam karşıdan koşarak geleni yakalamak.
Bu üç macera sonrası binicilik ben de yer edinmişti. Ankara’da o fotoğraf sonrası haftalarda birkaç binicilik okuluyla görüşmüştüm. Sonrasında ise öylece kaldı. Sosyal medya da o fotoğrafı paylaştım. Altına hangi sözü yazdım kim bilir?
Olaylar olayları yıllar yılı kovaladı. Derken geldik 2020’ye. Öğrenmenin yaşı yok dediler. Her an her şeyi keşfetmeyi seven biri olarak elbette inanırım bu sözün arkasındaki güce… Keşfetmek insanda muazzam duygular uyandırır. Yeni bir beceri katalım dedik. Bir arkadaşla konuşurken at tutkusu olduğundan bahsetti. Geçmiş yıllardaki fotoğraflarını gösterdi. Tekrardan alevlenen hislerimle ben de eğitim almak istiyorum yıllardır dedim ve bambaşka maceraya için zemin hazırlanmış oldu. Konuşma öncesi bir hafta önce katıldığım nikahta atlı spor tesisindeydi. Erken gelmiş. Etrafı keşfederken ata binenleri gördüm. Belli süre izledim. Atlarla olan uyumları muhteşem denebilirdi. Hatta küçük çocuklar da vardı. Atlara karşı olan tavırları, anlık tutumlarını seyretmek bile paha biçilemezdi. Kısaca ata binmeyi tetikleyen bir çok neden vardı. En son “Tamam” dedim. “Başlayalım!”
Neyi nasıl yapacaktım? Nereden başlayacaktım. İyi bir eğitim almak, iyi fikir de. Nasıl olurdu? Atlar denilince tamam büyüleyici bir güzellik geliyor akla ama nasıl olur da bu renge katılabilirdim! Aşağıdaki fotoğrafa baktıkça bakasınız geliyor değil mi? Uyum, zamanlama, enerji ve diğerleri…
Eğitim mi?
Neyi nasıl yapacaktım? Nereden başlayacaktım. İyi bir eğitim almak, iyi fikir de. Nasıl olurdu? Atlar denilince tamam büyüleyici bir güzellik geliyor akla ama nasıl olur da bu renge katılabilirdim!
Bu gibi sorular zihnimde uzayıp giden yollar gibiydi. Hangi yol bana göreydi? Bir de Onlarca at öğrenen kişinin arasın da mı eğitim alacaktım? Sessiz sakin bir yerde geniş arazinin olduğu bir yer daha iyi değil miydi? Bilmiyordum..!
Arkadaş dedi ki bu konuda Ankara’da eğitim veren her yeri biliyorum. Sana en uygun olan yeri önerebilirim. Tamam, peki! Öncelikle seçenekler şunlar dedi ve sıraladı. Etrafında geniş arazi olan, samimi, sıcak, şehirden uzak sayılabilecek, eğitmenler izlediği yol, atların özellikleri bakımından da uygun bir yer olmalıydı. Seçimde zorlanmadık. Bilen biri her zaman için en kısa yoldan çözüme dair seçenekleri sunan kişidir.
Seçim de tamam. Gittik! Konuştuk! Anlaştık! Hatta ilk safari turuna da çıktık. Enfesti! Tur öncesi ve sonrasında detay bilgilerini de aldık. Neyi nasıl yaparız listemi hemen hemen zihnimde hazırlamıştım. Her şey yolunda ise atlara da birer ziyaret de bulunduk. Yakınlarında olmak diye bir kavram vardı. Enerji hissediliyordu. Denemelisiniz!
Bu arada Safari atının adı “Gece”. Tanıştığına memnun gibiydi.
Çiftliğe haftada iki gün gelecektim. Ağrılar geçmesi için günlerin aralarında birer ikişer gün olması gerekiyormuş. Gerekli güvenlik ekipmanları hakkında konuştuk. Binicilikte kıyafet önemliymiş. Kendinizi o kıyafetlerle görünce bile farklı bir his kaplıyor. Binicilik sırasında ise atla daha da bütünleşmenizi sağlıyor.
At sırtında oldukça işinize yarayacak olan binicilik malzemelerine gelelim. Şimdi de aldığım ve işime en çok yarayan parçaların bir bir kullanım deneyimlerimden bahsedelim.
1. Çizme!
Çizme! Bir numaralı alınacaklar listesine mutlaka girmelidir. Eğer binicilik çizmesi almak istemiyorsanız da kısa binicilik botları da işinizi görecektir. Fakat mutlaka botları çepsi ile kullanmanızı tavsiye ediyorlar. Biniş sırasında oluşabilecek zararları en aza indirmek için muhteşem bir parça ki bacağınızı sıktığını için daha net hareketler yapmanızı sağlıyor. Ayak bileğinden dize kadar fermuarlı deri-kumaş karışımı olan alınan bot ile birlikte kullanılıyor. Alışıncaya kadar fermuarın olduğu yeri dış tarafta bırakmayı unutabiliyorsunuz!
2. Tog!
Tog! Binicilik kaskı olarak geçen bu parça tüm binişlerinizde ayrılmaz bir parçanız olmalı diyebilirim. Herhangi bir düşme yaşadığınız anda size en büyük faydayı sağlayacaktır. Güvenlik her zaman en önceliğimiz olmalı. Kaza geliyorum demez!
3. Pantolon!
Pantolon! Binicilik için neden ona özel almalıyım ki dediğinizi duyar gibiyim. Ben de öyle demiştim. Her zaman değil de arada bir binecektim. Fakat binicilik için özel olarak tasarlanan bu pantolonların da belli başlı amaçları varmış. Tayt gibi sizi saran bir yapısı var ve bu da size daha da bir başka güven veriyor. Biniş için hazır olduğunuzu anlıyorsunuz. Dayanıklı olduğu kadar da terleme yapmama gibi özellikleri olan onlarca çeşit arasından size uygun olanı seçin ve bir de öyle ata binmeyi deneyin. Farkı göreceksiniz. Zaten fiyatları da öyle de sanıldığı kadar yüksek değil. Tabi alışveriş olayını abartmazsanız.
4. Eldiven!
Eldiven! Evet eldiven, fakat binicilik için özel yapım olanlarından olduğunda anlıyorsunuz aradaki farkı. Parmaklarınızı saran ve dizgin tutuşuna göre farklı deri kullanılmış olanlarından tutun da onlarca çeşidi var. İlk başlarda binicilik eldivenine alışmanız zaman alacaktır. Ama sonraları elinizde eldiven olduğunu bile unutuyorsunuz. Ata dokunurken elinizle dokunma hissi aynı diyebilirim. Gerçekten çok garip değil mi? En çok da dizginler elinizi acıtmaz oluyor. Onun için biniciliğin başındayken bu parçayı da eklemeniz sizin için faydalı olacaktır.
Binicilik için yukarıda saymadığım onlarca bileşen var. Benim başlangıç için olmazsa olmazlar listeme bunlar girdi. Ve de “jokey gibi hissetmek bir başkaymış dedirten parçalar” bence...
Artık her şey tamam olduğuna göre eğitime başlayalım. Haftada iki gün olacak ve bir ay sürecek olan eğitimin ilk gününde bambaşka bir heyecan vardı. Toplam sekiz saat sürecek olan maceranın ilk adımlarını bu şekilde atmış olduk.