Gezgin Güvercin
Ilık bir sonbahar sabahına uyanır masum bir güvercin
Eylül ayının bilmem kaçıdır ama hep sonbahardır
Kum fırtınalarının olduğu ülkelerin birinde
Göz bebeklerine baktıkça, sesi duyulur kalbinin
Bakışlarında küçük bir çocuk feryadı vardır,
Onu herkes Güvercin diye çağırır
Adı mıdır, o da bilmez ama o yöne bakar
Kendini bildi bileli hep bu şehirdedir
Gitmeli ya da kalmalı mı ayırt edemez
Sadece günü yaşar, tadını çıkartır
Geçmişi düşünemez bile çünkü hep gelecekte yaşar
Ya da gelecek şu an olduğunu bilir, anı yaşar
Doğada yapayalnızdır, canlılar arasında
Bence diğer canlılar yalnızdır, onun arasında
Altı yedi yaşlarında olmanın verdiği huzur
Onda bir başkadır, her gördüğüne şaşar
Vay canına der, yorumlar ve hafıza defterine atar
Günler, yıllar geçer keşiflerle dolu bir hayat yaşar
Hemen hemen tüm gezegeni gezmiştir
Üzerinde küçüklükten kalma alışkanlık olan
Bir iki parça kıyafete benzer açık tonlarda kumaşlarla
Hiç çalışmamış sürekli gezmiştir
Gitgide bitmeyen yollarda yıllarca yürümüştür
Bu serüvende çok hadise yaşamıştır
Biriyle karşılaşsa konuşmamış sadece tebessüm etmiştir
Belki de bundandır, kelimeler arasında kaybolması
Sıradan cümleler yerine, doğa ile anlatır
Bazen bir tını bazen de bir gösterilecek gün batımı
Çok şeye ihtiyaç yoktur onu anlatır onun hayatı
Dünya onundur, her yerini bilir
Nefes aldığı her an mutluluk sebebidir
Gülmemeyi bilmez hatta vakit yoktur zaten
Olumsuzlukları öğrenmek için bunu savunur
Hayvanlar en sevdiği arkadaşlarıdır
En çokta bir güvercin hep onunla gezer
Yıllardır eşlik eder ona omzundadır hep
Nasıl olur dersiniz ama o değilse yavrusudur
Ondan dolayı herkes ona Güvercin der
Öyle tanıdır, öyle anılır ve öyle bilinir
Güneşin hiç batmadığı ülkelerin birinde
Gözlerini kapatır ve bir daha açamaz
Yılların saygınlığını kazandırdığı uzun beyaz saçları
Bir süre rüzgarda savrulur sonra onlarda kendini bırakır
O sırada ağacın dalındaki güvercin yumurtaları çatlar
İki güvercin yavrusu gözlerini açar ve hayat devam eder…
Yazan: Haldun Öztürk 12.46 01.09.2018