Corona Virüsü Covid-19 Günlükleri
Yıllar önce başkasına böyle şeyler olacak deseniz, alacağınız cevap büyük ihtimal “Yok artık!” olacaktı. Şimdiden düşüncelere daldınız. Evet, bana biri böyle dese ben de aynı cevabı veririm dediğinizi duyar gibiyim.
Gelelim günümüze… Yıl 2020. Gezegeni etkileyen salgın karşısında herkes ne yapacağını bireysel olarak bir yerlerden duymakta görmekte olduğuna şahit olmaktayız. Fakat öncesinde deneyimleyen yok denilecek kadar az olduğu apaçık ortadadır. Şöylesi daha iyi olarak düşündüğünüz her şeyi yapıyorsunuz. Öncelikle temizlik şart diyorsunuz. Çevre düzenine daha da dikkat ediyorsunuz. Sosyal mesafe kavramı zihnimizde yerini çoktan aldı. Kavramın oluşturduğu etkiye elinizden geldiğince uymaya çalışıyorsunuz. Hatta en büyük dikkat ettikleriniz arasında yer alıyor.
- Gelişim ve değişim zamanı..!
Bugünlerde zamanımızı evde geçiriyoruz. Elimizden geldiğince zamanımızı verimli kullanmaya çalışıyoruz. Özellikler geçen her güne baktığımızda sürekli bir şeyler yapmak için plan yapıp ve sonrasında uygulamadığımızı gördükçe bu hırsımız daha da artıyor.
Evde bulunduğumuz bu süreçte zamanımızın büyük bir bölümü mutfakta geçiyoruz. Diğer zamanlarında ise ya kitap okuyor ya internette geziniyoruz. Film izliyor ya da gelişime dair oyunlar oynuyoruz. Bazılarımız daha da ileri gidip elektronik projelerle, yazılımla ya da resimle ilgileniyor. Sosyal medyada elleri boyalı halde duvarlara sanat eserleri çizenler de az değil. İşte bu gibi konulardan aşağıda maddeler halinde bahsedelim.
Salda Gölü kıyısında dalga sesleri eşliğinde okumanız için bir video bırakıyorum.
- Film-Dizi Ezberi
- Kitaplarda Buluşmak
- Yazmaya Dair Alışkanlıklar
- Duvarları Boyama Serüveni
- Bilgisayar Programları Keşfi
- Mobil Oyunlara Dalmak
- Sosyal Medya Mesaisi
- Alışveriş Mecraları
- Sohbet Haneler
- Evden Çalışma Verimi
- Canlı Yayın Çılgınlığı
- Film Seti Evler
- Tüm Dünya Bizden Farksız
- Mutfak Güzellemeleri
- Sanal Kutlama Partileri
- Market Tedirginliği
- Müziğe Boğulmak
- Spor Tutkusu
- Hobilerde Kendini Bulmak
- Yalnızlığı Tatmak
- Seyahat Özlemi
- Yerli Dünya
- Bu süreçte neler yaptık? Neler öğrendik? Şimdi başlayalım.
1. Film-Dizi Ezberi
İzlemek oldukça faydalı bir etkinlik olduğu apaçık ortadadır. Öğrenmeyi oldukça fazla duyuyla harekete geçirirsiniz. İşitir, görür ve sonrasında duygularınıza hitap eden sahnelerden etkilenir; korkar, üzülür, sevinirsiniz. An gelir aşk dolu gözlerle ekrana bakar; karaktere sevdalanır “Böyleleri kaldı mı?” dersiniz.
Ağlatan sahneler gelir, yaşları tutmazsınız. Kimi zaman gülersiniz, kahkahalar yüzünüzde dans eder. Gözleriniz o kadar güzelleşir ki yanınızdakiler seni izler. Daha da seversin onların o hallerini gördükçe, sarılırsın.
Gece başladığın dizinin ilk sezonu iki üç günde ara vermeden bitirdiğin olur. Deli olursun kendine o an, tebessüm eder, aynaya bakar, soğuk suyla yıkar “Vaaauv, o da neydi..! ” dersin.
Yaşarsın bu süreçleri defalarca yaşarsın. Fırsat olmadığı için izlemediğin her şeyi not eder. Aslında hep fırsat vardı ama tercihi hep diğerleri üzerinde kullandın. Birer birer tikleri atarsın.
İzlediğim ve paylaşılmasını düşündüğüm film & diziler listesine buradan ulaşabilirsiniz.
2. Kitaplarda Buluşmak
Odandaki kütüphaneye baktın. Olmayan kitapları belirledin. Almak istediklerinin listesini çıkardın. Sipariş verdiklerin ile raflarda duranları harmanlayıp serüvene başladın.
Gece yarım kalan romanı tamamlamak için sabah güneş doğmadan okumaya başladın. Bitirdiğinde sosyal medya atacağın bir fotoğraf için sayfa aralarından söz aramaya başladın. Hatta hikayeye yazarı etiketleme kararı aldığın için en güzel ışığı bulup daha bir anlamlı olmalıydı. Derken o fotoğraf da bir gün sonra silinip gitti.
O da ne bu satırlar bir harika, renkli kalemlerimi bulmalıyım. Okuma bittiğinde rengarenk olan kitaplar bir başka sevilir. Hani dışarıdan bakınca yanlarında yapışkan küçük kağıtların görülenlerde sevda vardır.
Bir şiir kitabı içerisinden bir şiir seçersin. Okursun. Hayallerinde oluşan ezgiyle tekrar okursun. Anlamı keşfettiğinde ezberlemeye başlarsın. Artık yeni bir şiirde daha varsın.
Okuduğum ve paylaşılmasını düşündüğüm kitapların listesine buradan ulaşabilirsiniz.
3. Yazmaya Dair Alışkanlıklar
Yaşadığın sende kalır, senle gider. Yazdığın ise evrene dağılır, çoğalır ve büyür. Yok olma korkusu olmadan gezegende gezinir. Yolculuğa çıkardığın her düşüncenin serüveni sende başlar. Okuyanlarda gelişimi tamamlar. Belki bir fikir belki de bir eylem olur. Olacakları hesaplamadan sal gitsin yaz gitsin. Bu gibi düşüncelere dalarsın. Pozitif olarak çıktığında ise yeni bir yoldasın demektir. Önce kendine “Hoş geldin!” yaz. Sonrası zaten gelecek sana iyi gelecek.
Geleceğe yazılarınla iz bırak.
Yazmaktan bahsetmişken kitapta yer almayan “Sevda Diye” şiirini buraya bırakıyorum.
4. Duvarları Boyama Serüveni
Az da değil. Duvarlara resimler çizenlerin sayısı az da değil. Elleri boyalar içinde fotoğraflara baktıkça hulyalara daldığım anlar az da değil.
Odaların duvarlarına bakıyorsunuz. Hepsi bembeyaz ya da tek düz renktir. Hadi bazıları da baştan başa kaplama olsun. Ama işte hepsi klasik gelir. İçinizden bir ses der ki şu duvara şu karakter şu çizim nasıl olur? Sonrasında boyalar hazırlanır, Fırçalar hatta kulak çöpleri ve parmaklarıyla çizenleri dahi gördüm. Hiçbir şey engel değil.
Hayallerine özgür bırakanlar kavuşur.
Kiminin öyküsü okul sıralarında otururken başlar. Ders notları arasında sayfanın bir bölümüne çizmelerle başlar. Hiçbir yerde olmayan benzersiz karakterler kara kalemle vücut bulur. Ucu kırılır 0.5 çıtçıtlı kalemin daha derin karalamaya başlar. Ton değişir, anlam kazandırılır. Ama bitmez o his. Hata yapılır, kullanılmaz o yeşil ya da iki tarafı farklı renk olan silginin. Hatırladım da bir ara siyahı da vardı. Siyah silgi mi olur, güzel de siliyordu. Bazıları ize daha da karıştırırdı, her şeyi berbat ederdi. Silgi kullanmama alışkanlı ondandır. Çizene eziyetten başka bir şey değildir.
Yıllar sonra o defter eline geçtiğinde yazılardan çok çizdiklerine bakmak istersin. Neden mi? Onlar sen yüklüdür, diğerleri sadece bilgidir. İşte okul sıralarında başlayan çizme arzusu eve kadar geldiğinde duvarlar renklenir. Genişler göğe kadar evlerimiz.
5. Bilgisayar Programları Keşfi
Gelişim için değişim şart demiştik. İçinde bulunduğumuz çağın gereği olarak bilişimde gelişmek en iyi sonuçlar verecektir. Öncelikle kendimizin farkına vardık. Ne biliyoruz, neler yapmak istiyoruz? Sonrasında internette araştırma yapmaya başladık. Birçok video izleyip, notlar aldık.
Değerlendirmeler sonrası programı edinip, kurulumunu gerçekleştirdik ve çalışmalara başladık. Öğrenmeye gerçek denemelerle edinebilirdik. Uygulamalı videolar bulduk. Neler yapılıyorsa birebir aynısını yaptık. Hatta bazı yerlerde deli olduk. O yapıyor, biz yapamıyorduk. Aradaki farkı bulmak da zaman alıyordu. Derken değişiklikleri uyguluyor artık gelişime alışmış, kopmuş gidiyorduk. Özgün çalışmalar bizleri bekliyordu.
Çok keyifli olduğu için öğrenme sizi sıkmaz. Ama şunu dersiniz “Yemek arası vermesem.” İşte bu cümle “Sevdim.” demektir. Yine de siz molaların da keyfine varın. Bir başkadır çalışmaları uzaktan seyretmek.
Balkondan çevreyi izlerken sizi içeride bekleyen çalışma gözünüzün önüne gelir ya iş o paha biçilemez. Temiz hava ve yeni keşifleriniz sonrası oluşan çalışmanız.
6. Mobil Oyunlara Dalmak
Zihninizin oyunu aslında oyun oynamak. Hedeflere odaklanmak. Başarıya ulaşmak için çalışmak. Hatta parmakları şimdiye kadar alışmışın dışında göz koordinasyonu kurup çalıştırmak. Üzerine düştüğünüz her işin üstesinden gelen siz neden bu bölümü geçemedi hırsı ağır basıyor ve defalarca deniyorsunuz. Bir zaman sonra hırsınız yenik düşüyor ya da tam tersi başarıyorsunuz.
Bir piyano tuşlarıyla oynanan bir oyun vardı. Herkes süper oynardı. Bir ben ilk birkaç hızdan sonra kaybederdim. Tabi bunları hep başkalarına ait telefonlarda deniyorum. Sonra dedim ki o oyunu ben niçin oynayamıyorum. Telefonuma yükledim. Yine olmuyordu. İki üç gün denedim. Gelişme vardı. Bölümleri geçtikçe hızlanıyordu. Artık düşünmeyi bırakmıştım. Hatta gelen tuşları bile takip etmeden parmaklarım basıyordu. Çok garipti. Bu işte ben varım diyenlere meydan okuyabilecek düzeye gelmiştim. İnternete bağlı olan uygulamada üst sıralara yerleşmiştim. Öğrendikten sonra şimdilerde ise iki üç ayda bir iki dakika oynuyorum. Ama öğrenilen yeti kolay kolay kaybedilmiyor.
Mobil uygulamalar arasında gezinirken arada sırada çıkan oyun reklamlarına gözünüz takılıyor. İndiriyor ve oynamaya başlıyorsunuz. Gayet de güzel bir oyun olduğunu anlıyorsunuz. Bir iki gün oynadıktan sonra siliyorsunuz. Derken bir yenisi daha böyle yeni oyun keşifleriyle geçen gün aralarında kısa zamanlarınız oluyor.
Bağımlı düzeyde olmayınca her oyun keşfetmeye değer. Burada bağımlılık oyuna dalıp diğer yapmamız gereken işleri aksatmakla başlar. Sonralarda kendimizi dahi bırakırız. Temel ihtiyaç sadece oyun olur.
Oyun denildiğinde aklıma satranç gelir. Başka bir yazıda satranç maceralarımdan bahsetmek istiyorum. Şimdi ise düşüncelere daldığımı fark edince “Ne güzel günlerdi.” dedim.
7. Sosyal Medya Mesaisi
Sabah oldu. Uyandınız. İlk işiniz ne olurdu dersiniz. Telefona bakmak! Elbette. Sabaha kadar evrende neler yaşandı merak edersiniz. Arayan soran olmuş mu? Bir emoji gönderen olmuş mu? Bunlar önemlidir. Kim neler yapmış, o hikayeden bu hikayeye zıplarken saatler geçmiştir. Hâlâ yatakta olduğunuzu pencereden gelen o aşırı sıcaktan anlıyorsunuz. Olamaz dersiniz ve artık kalkarsınız. İlk yüz yıkama sonrası tekrar gelip telefonu arar bulursunuz. Sen burada ne yapıyorsun? Çal bakayım bir müzik ki ritme uyum sağlayıp kahvaltı hazırlayayım. Hop bir bildirim. Oldu mu şimdi kahvaltı hazırlanacakken derken bir sohbet ki ne sohbettir. Biri yazar diğeri üç dakika bekler. Sonra tekrarlanır. Toplasan konuşulan hiçbir şey yok ama saatler sürmüş. Kahvaltı için geçtir artık öğle yemeği kararı verilir. Yanınıza almama kararı alırsınız. Beş dakika sonra onu da yanınıza çağırırsınız.
Saksıda bir orkide çiçek açmış. Ne güzel. Herkes görsün der fotoğraf çeker, hikayeye atarsınız. Yarım günde kimler bakmış, gelen yorumları oku derken biter. Yapamadığınız işleri düşündüğünüz an yarın telafi ederim dersiniz. İçiniz rahatlar. Fakat ertesi gün olduğunda ise… Devamını getirmeyeceğim. Alınan ders sonrası olaylar elbette tekrarlanmadı. Okumak istediği kitapları okudu. Çalışmalarını tamamladı!
8. Alışveriş Mecraları
Yoğun tempolu koşuşturmalar insanı boğar. Bazen de zaman üstüne gelir. Kafa dağıtmak ister. Dinlenmek ister. Sakince bir durup düşünmek ister. İşte öyle zamanlarda alışveriş merkezleri yardımına koşar. İnsanlar ihtiyaçlarını karşılamak için gelmiş gibi görülse de birçoğu kafa dağıtmak için gelir. Büyük şehirlerin vazgeçilmezlerinden olmuşlardır. Her geçen gün artan sayılarıyla insanları sevindirmişlerdir.
Üniversite öğrenciyseniz kazandığınız şehri anlatırken iki büyük alışveriş merkezi var diyoruz. Ya da üç dört sayı arttıkça gelişmişlikle adeta özdeşleşmiştir. Halbuki sakin bir yerde okuduğu bölümle uğraşsa der gibisiniz. Fakat onlar için arada bir arkadaşlarıyla buluşma noktası haline gelmiş ve hatta ortak ders çalışılan yerlerdir. Çünkü kütüphanelerde sessiz ve bireysel ders çalışılır. Ama buralar gürültü ve kalabalığın arasında istediğin konuyu karşılıklı sohbetler eşliğinde kavrayabileceğiz yerlerdir. Tabi alışveriş merkezlerinin bazılarının bu imkanı sağlamamaktadır. Kütüphanelerin de artık denk geldiğim üzere bazılarında ortak çalışma odaları mevcuttur. Bu odaların anahtarlarını danışmandan kimlik karşılığı alıp, cam duvarlı salonlarda çalışabiliyorsunuz. Ama gittiğinizde genellikle size yer kalmamış olmaları doğaldır. Çünkü sayıları da şu anlarda yeterli değildir.
Vay canına! Konuyu nerelere getirmişiz!
Alışveriş merkezleri bugünlerde kapalı ve zaten gelişmiş olan internet platformları daha da önem kazandı. Evine meyve suyu dahi söyleyebilir hale geldi diyebilirim. Farklı şirketlerin verdiği bu imkanlar insanlık için büyük bir kazanımdır. Çünkü öyle zamanlar oluyor ki dışarı çıkmak istemiyorsunuz. O zaman ihtiyacınız olan bir şeyi kimseyi aramadan web üzerinden uygulamalar ile evinize getirtebiliyorsunuz. Büyük şehirlerde mevcut olan bu yeni sistem daha gelişme aşamasındadır. Şehirlerin bile merkezi insanların daha çok talep edebileceği yerlere hizmet ile başlamışlardır. İlerleyen zamanlarda bu alanlardaki gelişmeleri hep birlikte göreceğiz.
Alışveriş mecralarının sağlamış olduğu kolaylıklar ve kazanılan güven insanı daha da internet ortamına yönelmesine neden oldu. Alışveriş için Covid-19 salgını dolayısıyla bugünlerde marketler hariç başka bir mecra kalmıyor. Kitap, kıyafet, yiyecek derken sektör oldukça ilerliyor. Beyaz eşyanın aynı gün ya da ertesi gün kapınızda olması kimi memnun etmez.
Alışveriş her türlüsü keyiflidir. Çay yudumlarken teknolojik bir alet almak istiyorsun. Çekilen videoları izliyorsun. Negatif özelliklerine kadar bahsedilen kullanıcı deneyim yorumları sizleri oturduğunuz yerden yardımcı oluyor. Ürünü almadan önce kutu açılış videolarındaki alanında uzman kişilerin tavsiyelerini de dikkat ettiğiniz de o ürünü alıp almamak size kalıyor. En önemli yere gelelim. Fiyatı konusunda karşılaştırma siteleri size o kadar yardımcı olur ki aynı ürüne fazla mı verdim sorusunu kafanızdan silmenize neden olur. Sonrasında ise gönül rahatlığıyla sipariş ver butonuna basmak kalır.
9. Sohbet Haneler
Zamanımızı en çok geçirdiğimiz ortamları güzelleştirmeye çalışıyoruz. Bu çalışmalar gülümsememiz ile başlıyor. Her güldüğümüz anlarda yanımızda olan insanları hatırlamak iyi geliyor. Onları düşündükçe aramak, konuşmak istiyoruz. Fakat böyle bir şeyle de onları sıkmak istemiyoruz. Bazen bahane denen şeyler üretiyoruz. Paylaştığı bir hikayeye cevap veriyoruz. Ya da hikayelerin onun için paylaşıyoruz. O dediğim de tüm sevdiklerimizi kapsar. Bir merhaba der içiniz güzelleşir. Umut gülüşler atar. Neşeli her anda sevdiklerimizle olmak isteriz. Paylaşmak isteriz.
Akrabalarımızı, arkadaşlarımızı, sevdiklerimizi ya da görüşmek istediğimiz kim varsa sohbet etmek için bir telefon yetti. Hatta yüz yüze konuşmak gibi oturduk karşılıklı çayları içtik, içiyoruz. Konuşmaya başladığımız her an orada olduk. Yine sıcak yine güzelleşti anlar. “Altın günleri de bu şekilde yapan da var mı?” diye sormadan edemem.
Sanatçılar da müziklerini stüdyo ortamı yerine evde kaydedip, paylaşıyorlar. Birkaçını dinledim ve oldukça iyiydi. Video içerik üreticileri yıllardır bu şekilde içerik üretiyor ve izleniyordu. Tabi onların da profesyonel ekibi olanları da var. Bazı şeyleri yapmak için birçok şeye ihtiyacımız yok. Sadece istemek yeterli. Bu doğrultuda çalışmalara azimle sürdürmek yeterlidir.
10. Evden Çalışma Verimi
Tüm insanların evde kalması yeni bir çağın başlangıcı gibi oldu. İnternet sitelerine olan bağlılık arttı. Özellikle alışveriş ve sosyal paylaşım siteleri bu konuda oldukça büyük payı alıyor.
Uzaktan eğitim daha da yaygınlaştı. Okula gidilecek zaman öğrencilere kaldı. Bir şeylerin kalabalık ortamlardan ziyade tek kalınca daha da odaklanıp öğrenilebilir. Gelişim çağında bir öğrenci için bu söylemek pek mümkün değil gibi. Arkadaş çevresine de ihtiyacı olduğu apaçık ortadadır. Bu süreç geçici ve tekrardan okullarına dönecekler. Bizim burada uzaktan eğitimden kastımız bir konu hakkında bilgiyi almada ortamdan bağımsız olmasıdır. Mekan fark etmeksizin yazılım, donanım, teknoloji, aklınıza gelen hangi konu varsa üzerine düşüldüğünde kazanımlar arasında olacağıdır. Yeter ki öğrenmek isteyelim.
İş yerleri için de bu geçerlidir. Tabi fabrikaların üretim bandında çalışanlar için şimdilik söylemek mümkün değil gibi. Robotların devreye girdiği fabrikalarda bilgisayarlı kontrol mekanizmalarıyla yönetimin sağlandığı bir sistem daha da ön plana çıkabilir. Zaten son yıllardaki çalışmalar da bu yönde olduğunu hepimiz biliyoruz.
Uzaktan işlerini bilgisayarın olduğu her yerde yapabilen kişiler için stres daha da azaldı. Aslında diğer insanların azlığı da işleri daha da verimli hale mi getirdi tartışılır. Gün içinde yapılan gereksiz sohbetler azaldığı için daha net düşünür oldular. Trafikte geçen süre de olmadığı için yorgunluk seviyesi düştü ve enerjiyi işlere yoğunlaştırma çalışması başladı. Gün içinde yoldan kazanılan zamanı da dinlenme için kullanınca çalışanlardan elde edilen verim oldukça arttı.
11. Canlı Yayın Çılgınlığı
Teknolojinin gücünün herkes farkındadır. Hani filmlerde oyuncu radyo frekansına cevap verir. Sonrasında macera başlar. O yıllardan itibaren tutun da şimdiye kadar teknoloji her alandadır.
Şimdilerde ise aynı ortama gelip sohbet eder gibi insanlar arkadaşlarıyla ya da yeni nesil adıyla takipçileriyle buluşmak için canlı yayınlar yapmaya başladı. Gün içinde bir saat belirlenip o saatte buluşuldu. Herkes merak ettiği soruları sordu ve cevaplarını aldılar. Şimdilerde yaşamak mı daha iyi yoksa sadece kitaplarını alarak anca tanıştığımız yazarların zamanında mı yaşamak daha iyidir? Örneğin bir ay içinde bir yayınevi hemen hemen tüm yazarlarıyla her akşam olmak üzere bir saat buluşmasına vesile oldu. Ben de bu takipçiler arasındaydım. Yazarları yakından tanıma fırsatı buldum. kendi profillerinde de canlı yayın açabiliyor olabilirlerdi ama ben takip etmediğim için tanıyordum. Meğer yazan insanlar ne güzel şeyler düşünüyorlarmış. Davranışlarının kitaplarını yansıttıklarını da gördüm.
Ünlü kişilerin günlük hayatlarını oturduğumuz yerden izlemek oldukça keyiflidir. Yediği yemeğe kadar paylaşan var. Onlar da bence diğerleri gibi harika insanlar. Neden derseniz? O da merak ediliyor. Can çekiyor dersiniz belki ama internette o sofrada görmeseniz arama moturunda bir arama ile her yerde görebileceğiniz bir şeyi görmeniz mi rahatsız etti. Televizyon izlerken ya da herhangi bir siteyi gezerken de karşımıza gün içinde onlarca yiyecek içecek reklamı çıkıyor. Bunu o hizmeti almak için mecburen izleyince mi canımız çekmiyor? Sonuçta herkes kendi gibidir.İstemezse takip etmez ve görmez. Zaten bu tür konuşmaları yapanları dikkat edin en ufak güzellikte kendi de paylaşım yapacaktır. Hoş görün sadece gülümseyin. Herkes kendini bilir.
Yine mi konuyu dağıttık!
Sevdiğin bir canlı yayında konsere gitmiş hissi alıyorsan eğer bırakın o sanatı yaşayın. Çılgınca eğlenin.
12. Film Seti Evler
Büyük bir derya olan sektör de değişim yolunu tuttu. Çekilmiş bölümlerin de yayınlanmasıyla yeni bölümler ihtiyaç duyan diziler oyuncuların evden çekim yaptığı yeni bölümleri yayınlamaya başladı. İlk sahnelerde süreci açıklayıcı cümleler yer aldı. Sürükleyiciliğini kaybetmemesi için diğer bölümleri açıkçası merak etmekteyiz. Konu olarak ne işleyebilirler diye düşüneduralım.
Dağda, denizde, sahilde, ormanda, kalabalık caddelerde geçen ya da eğlence içerikli partilerin olduğu dizi setlerini bir süre göremeyeceğiz. Sektörün öncüleri yine marifetlerini gösterecekler.
Bu aralar sokaklarının önünde olan olayları çeken cep telefonu kamerası ile çekilmiş videolar daha bir başka ilgi topluyor. Yaban hayvanlarının şehre gelmesi, temizlik görevlisinin çalan müzikle yaptığı dans şovu ya da market alışverişi sırasında alınan ürünlerden çekilen görüntüler daha çok izlenmektedir. Onlar bu sektörden kazanmadıkları için doğal olarak paylaşımlarla toplum tarafından izlenmekte ve bir süre sonra ilgisini kaybedip unutulmaktadır. Sadece hatıralara kazınan anlar olmaktadırlar. Aslında filmler ve diziler de öyle değil mi? O gün popüler sonrasında sonuç yine aynıdır. Yaşam anlardan ibaret belki de ondandır.
Ünlülerin evlerine ziyaret için güzel bir fırsat oluştu. Herkes yayınlarını evlerinden yapmakta. Oyuncular evden çekim yapıp, evlerinden izlemekte. Düşünsenize oyuncusunuz yarın bir çekim var. Acaba hangi odada hangi koltukta o sahneyi çekeyim diyorsunuz. Hadi on bölümü bir şekilde çektiniz. Ya sonrası nasıl olacak? Umarım bu süreç o kadar sürmez diyoruz.
13. Tüm Dünya Bizden Farksız
En çok da insanı şu mutlu etti. “Tüm Dünya Aynıymış.” Kendini farklı şekilde yetiştirememiş hissedenler bir nefes aldılar. Gelişim için başladılar. Herkes el yıkama, temizlik, disiplin, zaman planlaması gibi konularda kendini geliştirdi. Günlük koşuşturma içinde ne kadar da gereksiz konulara kafa yorduklarının farkına vardılar.
14. Mutfak Güzellemeleri
Yemek! Pasta! Çörek!
Ne güzel kelimeler değil mi? Okuyunca bile insanın içi ısınıyor. Bunları alamazsak yaparız dedik ve mutfağa girdik. Elimizde yeterli zamanımız da vardı. Malzemeler bize, biz malzemelere bulaştık. Sonunda istediğimizi elde ettik. Beyaz bir önlük eksikti. Ellerimiz unla savaştı. Parmakların arasındaki hamur nasıl çıkardı? Neden şekil almıyor? Videoda yapanlarla aynı işlemi yapmamıza rağmen onlar kolaylıkla ve harika yapıyorlardı. Onlar hayatlarını vermişti. Sen ise sadece o gününü nedeni bu olsa gerek. Senin elinden çıkan o güzelim yemekler, hamur işleri güzellerdi. Çok mutluydun.
Mutfak sana iyi gelmişti. Deneyimlerini çoğaltmaya başladın. Tariflere kendinden renkler katmaya başladın. Mutfağın güzellemeleri güzeldir.
Mutfaktaki deneyimlerim için Evde Hamur İşleri ve Zeytinyağlı Yaprak Sarma yazılarımı inceleyebilirsiniz.
15. Sanal Kutlama Partileri
Bugünlerde ise uzaklar yakın olsun ya da olmasın kutlamalar yapmaya başladık. Hem de yeni nesil kutlamalar. Şöyle ki teknolojinin gelişmesiyle görüntü grup sohbetleri ya da canlı konferanslar oldukça arttı. Bazen bir iş görüşmesi bazen de bir doğum günü kutlaması oldu. Ekranı mum üfleyen doğum günü çocuğu olmak bir başka olsa gerek. Mecburiyetler dahi insanımızı birbirinden ayırmıyor. İşte en güzeli de bu değil mi? Konuyu yine sevmeye bağlayacağım. Sevmek güzel duygudur. Sevmeden hiçbir şey yapılmaz. Düşünün en son ne zaman sevmediğiniz bir işi yapıp ya da bir etkinliğe katıldınız? Yok değil mi? İşte her işi severek yapıyoruz ki kanıtı da budur.
Sosyal alanların yokluğu dijitale dönüşmüş gibi mi dersiniz? Sanal kutlama partileri daha mı eğlenceli? Sosyal medya ile ilgilenen asosyal insanlar mı yetişiyor? Her şeyin azı mı karar? Bakalım neler olacak? Sorular başımızı döndürüyor gibi görülse de her şey yolunda olduğunun her birey farkındadır. Her birey tecrübeli bir yetişkin gibi davranıyor. Geleceğe işte bu umut oluyor. İnsanımız nerede nasıl davranması gerektiğini biliyor.
16. Market Tedirginliği
Ekmek bitmiş. Alınacaklar listesini oluşturduğun sayfada yer kalmamış. Markete gitmek gerekiyor. Ama herkes oradadır. Toplu olarak kullanılan yerlerde bulunmaman gerekiyor. Mecbursun, ihtiyaçların var. Tamam, ekmek yapmayı öğrendin. Ama un ya da maya da mu bitmeyecek. Hem ya diğer gıdalar derken evden çıkmak için hazırlanıyorsun.
Market girişinde dezenfektan sonrası içeridesin. Bir alışveriş arabası kapıyorsun. Herkes maskeli, sakin ve sosyal mesafeye uyuyor. Önceden paketlenmiş meyve ve sebzeleri aldın. Şimdi sıra diğer hazır ambalajlı olanlarda diyorsun. Bir an önce çıkmak istiyorsun ama bir yandan da insanları özlemişsin. Hemen hemen kimse kimseyle konuşmuyor. Kasiyer ödemeyi alıyor. İşte bitti. Evdesin.
Dahası da var. Eve gelince eller, kıyafetler yıkanır ve paketler temizlenir. Yarım saat sonra tedirginliğimiz geçer. Normal evreye geri döner.
17. Müziğe Boğulmak
Rüyasına daldığımız ezgiler olur. Gün içinde defalarca dinlediğiniz. Bazen de bir arkadaşınız gönderir. Dilinize dolanır. Sabah akşam mırıldanırsınız. Hatta kimi zaman kendinizi söylerken bulduğunuzda yine mi o şarkı dersiniz.
Evrensel olan bir şey söyleyin dediklerinde aklınıza notalar gelir. Kimi zaman da renkler gelir. Kırmızı her yerde kırmızıdır. Kimse kırmızıyı gösterdiğinizde maviyi getirmez. Notalar da insanları tek noktada buluşturur. Sizi neşelendiren ezgi başkasında da aynı etkiyi yapar. Elbette kimi zaman sözler yaşadığın olaylarla öyle bir anlam kazanır ki aklınıza geldikçe ağlatır. Uzun uzun düşüncelere dalmanıza sebep olur.
Bugünlerde kaç şarkı ya da türkü dinlediğinizi sorsam. Hadi günlük ortalama diyelim. Hesaplamıyorsunuz değil mi? İşte müzik öyledir. Kalbe dokunur ve sayılarla işi yoktur.
18. Spor Tutkusu
Enerji! Sağlık için gibi görülse de yaşam kalitesini arttırmak için birebirdir. Spora koşmak gerek her daim. Sporla yaşamayı öğrenirsek uzun yıllar sürecek olan gençlik diyorlar. Ağrıların azlığından bahsediyorlar. Kendini yenileyen bir kendin oluyormuş. İyileşme süresi kısaltıyormuş. Bu nedenler sıralandıkça sıralanıyor. Hepsi duyduğunuz şeyler ve spora henüz başlamadınız mı? Sağlık olsun.
#hayatevesığar #evdehayatvar #evdekal gibi etiketlerle paylaşımlar yaptık. Hepsi sağlık için değil miydi?
Hikayelerde spor salonlarını evlerine getirenleri izledik. Canla başla çalışanları o ağırlıklar altında gördük. “Vay be!” dedik. Bize de bir heyecan geldi. Yazdık internete “Evde spor nasıl yapılır?” binlerce sayfa ve video listelendi. Aletli ya da aletsiz çalışmalara başladık. İlk başlarda her yerimiz ağrılar içindeydi. Yarım saat çalışmamız gün boyunca sızılara sebep oldu. Neydi o cümle “Ağrı yoksa gelişme de yok!” kulaklarımızda çınlıyordu. Bir haftaya on güne ağrı hissetmez olduk. Alışmıştık ve gelişiyorduk. İşte işin keyif veren yerine gelmiştik.
Tek spor aklımıza gelen o ağırlık kaldırma değildi. Satranç da bir zihin sporuydu. Ona benzer diğer oyunlar da aslında gelişime dair ne varsa spor kategorisine girerdi.
19. Hobilerde Kendini Bulmak
Hobi denince akla neler gelmez ki? Uçurtma uçurmak istedim bak durduk yere yine yeni yeniden dercesine.
Bence, cana tat katanların başında gelen her şey hobidir. Kendini bulmak, sevmeye alışmak, yakından hissetmek ve düşündükçe onda olmaktır. Değer ve zaman vermektir. Dinlenmek, keyif almak, saatleri dakika ya da saniyeleri yıllar sanmaktır.
Çok farklı uğraşlar bulduk. Çizimler yaptık, oyunlar oynadık, yazılar yazdık, renklere karıştık, ahşap, hamur, elektronik, programlar ile uğraştık. Müziğe bıraktık. Bir gitarın telinde parmaklarımızı bulduk. Bir piyano tuşunda, bir satranç taşında ya da bir kitabın sayfasında kaybolduk.
Kendimizi, ailemize ayrılan vaktin her sonrası odamızda uğraşırken bulmak güzeldi. Bizi biz olarak geliştiren ile ilgilenmek. Odamızın köşesinde bir bitki oldu yetiştirdiğimiz. Gelişimine şahit olduğumuz. Konuşmamak ısrar eden papağanımız ya da bir türlü çoğalmayan balıklarımız keyfe keyif katıyordu. Kedilere ne demeli? Sanki pencere ve koltuk kenarlarından başka yer yoktu. Evcil hayvan beslemek hiç iyi gelmez mi?
Evdeyken bizleri en iyi anlayanların bitki olduğuna ikna oluyorduk neredeyse. Ne dersek evet tamam güzel diyorlardı. Ve de güzel kokuyorlardı. Sohbetin kiminle olduğunun ne önemi var değil mi? Canlı ve cansız varlıklar insanın doğasında var. Kimisi yüzüğüyle konuşur. Hatta geçen gün bir video vardı. Tek taşını gezdiriyor, ne isterse yapıyordu. Güzeldi. Sevmek işte başka ne denebilir.
Corona virüsü evde yapılan hobileri oldukça artırdı. Hobiler, insanların hayatında bu süreçte de moral oldu.
Ailelerde çocuklara masal anlatmaları fazlalaştı. Yeni yetişen nesil üzerindeki ilgi arttı diyebilirim. Birlikte parklara gitmek kadar değildir belki de ama bu salgın süreci anca bu şekilde geçebilir.
20. Yalnızlığı Tatmak
Anlatılmaz, yaşanır. Evet aslında biz bize kaldığımız günlerin başında güzel bir kelimeydi. Şimdilerde ise daha güzel gibi. Kendimizi bulmamızı sağladı. Aslen hiçbir zaman yalnız kalamayız, öğrendik.
Deneyim kazanma kolay olmuyor. İnsanlar zamanla her şeyi öğreniyor. En güzelleri ise geç olmadan olanlardır. Kendimizle dertleşmek en güzel cevapları ondan almak nedir ve onu tatmak nasıl bir duygu onu anladık. Haklıydı, güzel cevaplar da veriyordu.
Salonda dakikalarca dans ettik. Mutluluğu bulmuştuk. Zaten önce insan kendiyle mutlu olmalı ki tüm insanlık sağlam temellerle bir araya gelsinler. Tüm zincir halkaları sağlam olduğunda bütünü önem kazanır. Yoksa parçalanmaya hazırdır. O zaman gülümseyelim hem de her daim olma üzere gülümseyelim. En samimi gülüşümüzü evrene bırakalım.
21. Seyahat Özlemi
Adana, Rize, İstanbul, Kars ya da İzmir nerede olmak isterdin? Yolunda olmak derdin bilirim. Şöyle arabanın direksiyonunda ya da yan koltukta manzara sevdanı yaşamak isterdin. Hakim bir tepede yolun sağındaki ağacın altında oturmuş katlanabilir sandalyede çay içiyorsun. Yanında sevdiğin sohbet ediyorsun. Özlem dolu değil mi?
Seyahat başlı başına özlemdir. Yolun biteceğini bile bile yola çıkmaktır. Kavuşmak, ayrılmak ve yolda olmaktır. Sevdadır işte sevgiliye duyulan özlemdir, hasrettir ve buna benzer her şeydir.
“Zamansız Saat Durağı” adlı kitabımın arka kapağında da ifade ettiğim gibi yolculuk en çok da kendini sevmektir.
“Renkleri hissetmek için yola çıkar, molalar verir, doğayı dinlersin. Her nefes alışında toprak kokusunu gökyüzüyle karışmış olarak içine çekersin. Doyasıya yaşamak istersin. Ansızın duyguların değişir, kelimelere sığmaz. Seviyorum dersin. Fark ettiğin enerji kalbine dokunur. Yolculuğu, yola çıkanları, yolda olanları ve en çok da kendini seversin. Sadece sev…” +
Evde bulunduğumuz günlerde belki de an çok yolculuk yaptığımız günleri özledik. Gezmeyi, dolaşmayı ve hatta yürümeyi özledik. O günlerin değerini daha da anladık. Kafamıza taktığımız olayların bile ne kadar da değersiz olduklarını anladık. Canımızı sıkan insanlara verdiğimiz değerin meğer ne kadar da önemli olmadığını anladık. Kendimizle barışık olmayı öğrendik. Biliyorduk belki ama diğer insanları düşünmekten farkına varamadığımız fark ettik. Kendimizle baş başa kalmayı özledik.
Her şey bittiğinde eminim bu süreç hepimize daha da iyi gelecek. Derin bir nefes alıp yeni ben yeni bir hayat diyeceğiz. “Hadi başlayalım” deyip kapıdan çıkacağımız o günü hadi düşünelim.
22. Yerli Dünya
Dünya basını bizi konu alan haberler yapıyorlarmış. Bir ülke için ne mutlu. Umarım gelecekte küresel biz oluruz. Yani sizi bizi, onu bunu bırakıp yaşamaya başladığımız bir biz oluruz. Dünya bir olduğu bir düşünsenize vize pasaport yok. Yerli yabancı yok. Zengin fakir yok. Yaşama sevinci içinde yaşayan milyarlar var. Gülen gözlerde merhabalar var.
Günümüze gelelim. Yerli ve milli üretimin önemi daha bir başka anlaşıldı. Çağımızda üretiyorsan, o ürettiğinde ne kadar hak sahibiysen kazanırsın. Böyle zamanlarda maalesef herkes önce kendini düşünür. O yüzden sen üretime katkı sağlamalısın ki başkalarını düşünen biri olacaksa o sen olmalısın. Bunun farkında olduğumuz her geçen gün daha da güzelleşiyoruz.
- İş böyle…
- Bir yazının daha sonuna geldik. Her şey gönlünüzce olsun. Güzel yarınlarda görüşmek üzere. Sağlıcakla..