Gökyüzünü, günü ve geceyi karıştırıyorum, Rüzgarla ve yağmurla dans ediyorum
Birazcık sevgi ve balın bir damlasıyla, Dans ediyorum
Ve gürültüde koşuyorum ve korkuyorum, Bu benim sıram mı?
İşte acı geliyor, Bütün Paris’te, kendimi terk ediyorum, Ve uzağa uçuyorum
Bu aralar tek olmayan sendin, her şey ve herkes vardı
Kafamdaki tüm düşünceleri atıp, düşündüm
Birlikte hafif serin bir havada sahilde yürüyorduk.
Asiller gibi yere bakmadan, geri gitmeyi düşünmeden
Gökyüzü, bulutlar, sen, ben, kuşlar ve diğerleri vardı.
Ne olduysa, bir anda her şey silinerek yok oldu.
Artık hiçbir yerdeydim. Sadece bulunduğum sandalyede uyuyup kalmışım.
Fark ettiğimde çok geç değildi. Biletinin saat kaçta olduğunu biliyordum.
Otuz yedi dakika vardı. Hemen kıyafetlerime aldırmadan, fırladım.
Yetişmek için çöp kovalarını deviriyor, arabaların aynalarına zarar veriyordum
Çalan korna, ani fren sesleri kulaklarımı tırmalıyordu, aldırmıyordum
Benim için hepsi birer engeldi, aşmalıyım
Saati de düşürdüm. Almak için vaktim yok, koşmalıyım.
Son yedi sekiz dakikam kaldı sanırım. Uzaktan iki otobüsü seçebildim.
İkisi de değildi. Bu olamaz. Gitmiş miydi ki?
Batının ilmini almak gibi, sana bakmak, sessizce…
Ünsüz düşmesi kadar etkili, sende ki bakış, gizlice…
Şafak vakti güneşi aramaktır, sensizlik, hasretle…
Renksiz rüyalarda üçüncü renktir, varlığın, düşündükçe…
Ay ışığı adını alır, parıltısı pahasına, kaybedercesine…
Elin elimdeyken en sihirli kilit, Hep mutluluğa açılır
Essin dertler nerden eserse, Gülüşünle hepsi dağılır
Farklılıkları sevmek insanın doğasında vardır. İklimler değiştikçe güzeldir. Biri gider biri gelir. İşte bu da, bir diğer iklimi özlemek anlamına gelir. Bir hareketlilik bir canlılık oluşur. Bu da değişimi çekici hale getirir.
Bu yaz gününde de bu parçayı dinleyelim. Değişimi fark edelim. Kum, deniz, güneş…
Yaz günü yakar bu güneş kavurur ya, Kalbimi çalar bu deniz, tadı aşk ya…