Laodikeia: Denizli’deki Antik Kenti Birlikte Keşfedelim
Yol Macerası ile Birlikte Keşfedelim
Türkiye’nin en güzel şehirlerinden birine gidelim. Denizli! Bu şehrin 6 km. kuzeyinde bulunan ve yaklaşık 5 kilometrekarelik alana yayılan Laodikeia antik kentini birlikte keşfedelim.
Ankara yolu üzerinden Denizli’ye varmadan Pamukkale – Hierapolis – Laodikeia tabelaları sizi karşılıyor. Sağa sapıyorsunuz. Ve kısa bir mesefa gittikten sonra sola dönüyorsunuz. Laodikeia kentine ulaşmak için bol ağaçlıklı bir yol sizleri bekliyor. Sonrasında ise vardınız. Müze kartının geçerli olması sizi mutlu ediyor. İçeri aracınızla giriş yapabiliyorsunuz. Aracınızı hediyelik eşya satılan yerin yanına park edebiliyorsunuz. Araçtan indiğiniz an etrafa bakıp “Muhteşem!” diyorsunuz. Sonrasında ise en güzel yerden gezmeye başlıyorsunuz diyebilirim.
Uzaktan görülen Pamukkale travertenlerinin o beyazımsı yapısı sizleri daha da heyecanlandırıyor. Hierapolis antik kentiyle karşılıklı olmaları daha da önemli hale getiriyor. Birbirine yakın tarihin önemli şehirlerini aynı gün içerisinde görmek paha biçilmez olsa gerek.
Lykos ırmağının güneyinde kurulan şehir adını daha çok antik kaynaklarda “Lykos’un kıyısındaki Laodikeia” şeklinde geçmektedir.
Yıllardır seyahatlerimde fotoğraf çekiyorum. Videoların yolculuğu daha da eğlenceli hale getirdiğinin ve daha çok şey paylaşıldığının farkına vardım. Sonrasında ise elimde #GoPro Hero 8 Black ile yolların bağladığı yerleri keşfetmeye başladım. Ve ilk video ortaya çıktı. Video çekmek, düzenlemek ve yayınlamak o kadar da kolay değilmiş. Bu yol macerasında birlikte sohbet eşliğinde seyahat ediyor olacağız.
“Adım adım seyahat!” diye yola çıktık. Bu yolculuğumuzda sizlerle en ince detayına kadar tarihi yapıları inceleyeceğiz. Sanki birlikte geziyormuş gibi bir hisle samimi sohbet havasında bir seyahat bu videoda sizleri bekliyor olacak.
O zaman ne duruyoruz. Haydi keşfedelim!
Helenistik kent, M.Ö. 3. yy.’ın ortalarında Seleukos Kralı II. Antiokhos tarafından karısı Laodike adına kurulmuştur. M.Ö. 130/129 yılında ise Roma’ya bağlanmıştır.
Hıristiyanlığın ilk 7 kilisesinden birine sahiplik eder. Erken Bizans Dönemi’nde dini bir merkez haline gelmiştir.
Laodikeia’da yapılan kazı çalışmaları devam etmektedir. Ve bu turumuzda da sütunların bir taraflarında gördüğümüz toprakların henüz yeni dik hale getirildiğinin göstergesidir. Hatta bazı alanlarda çalışma malzemelerine denk geldik.
Bölümler arası bilgilendirme yazılarının özenle hazırlanmış olması bizleri oldukça memnun etti. Durup okuyup ilerleyerek gezmek bir güne sığmayabilir. Geniş bir alana yayılan kent büyüklüğüyle ve düz bir alana kurulmasıyla ihtişamını gözler önüne seriyor.
Laodikeia’daki kazılar sonrası anlaşıldığı gibi Erken Kalkolitik Dönem (Bakır Çağı, M.Ö. 5500’den M.S. 7. yy.’a kadar kesintisiz yerleşimlerin varlığını ortadadır. Laodikeia, önemli arkeolojik kalıntılara sahiptir. Anadolu’nun en büyük stadyumu (ölçüleri 285×70 m.) bu yerleşim yerindedir. Ayrıca 2 tiyatrosu, 4 hamam kompleksi, 5 agorası, 5 nymphaeumu, 2 anıtsal giriş kapısı, Bouleuterionu, tapınakları, Peristylli evleri, Latrina, kiliseleri ve anıtsal caddeleri önemlilerindendir.
“Laodikeia, Hıristiyanlık dünyası için çok önemli bir yere sahiptir. Çünkü kentin M.S. 4. yy.’dan itibaren Kutsal Hac Merkezi olmuştur. Bu nedenle İncil’de adı geçen ve Laodikeia Kilisesi adına vahiy gönderilen bir kentte Laodikeia Kilisesi’nin ortaya çıkarılması, bu kutsallığı bir kat daha artırmaktadır. Kilise, Büyük Constantinus zamanında (M.S. 306-337), Hıristiyanlığın M.S. 313 yılında Milano Fermanı ile serbest olmasıyla birlikte yapılmıştır. Bu yönüyle Hıristiyanlık dünyasının en eski ve en önemli kutsal yapılarından biridir. bu nedenle yapı bir hac kilisesidir.”
M.S. 60 yılında meydana gelen çok büyük bir deprem, kenti yerle bir etmiştir. Günümüze kadar gelen eserler videoda gördüğümüz kadar değil. Kazı çalışmaları devam etmektedir. Şehrin en son halini merak ediyoruz.
Cam teraslı alanlar olsun yürüme için yapılan cam yürüme yollar insanı gezerken etkiliyor. Özellikle o aynalı sütunların üst detaylarını göstermek için yapılan düzenek oldukça fazla ilgimi çekti diyebilirim.
Şehirde bulunan tiyatrolarının 20.000 ve 15.000 kişi kapasiteli oluşu ve konumundaki ayrıntılar da oldukça dikkat çekiciydi. Diğer antik kentlerdeki gibi tam net tiyatro hali olmasa da o atmosferi hissediyorsunuz.
Mimari yapısıyla büyülenmemek elde değil. Şehir içerisinde gezinirken sizi içine çekiyor. Sanki canlı bir caddede yürüyormuş izlenimi veren taş yollara sahip. İçerisinde bulundurduğu yollardaki su kanalları tarihi düşündüğünüzde geçmişe götürüyor.
Düz bir alana kurulan kentin herhangi bir yerinden diğer yerleri gözlemlenebiliyor. Biz de arada bir 360 derece etrafımızda dönerek çekimler yaptık.
Taş yapıların işleme detaylarına seyre dalmanın keyfine varacağınız kesin gibi. Öyle anlar oldu ki o yerden ayrılasınız gelmiyor.
Düzenli olarak bu kanala videolar yüklemeye devam edeceğim. Bir başka yol macerasında görüşmek üzere. Öneri ve sorularınızı yorum olarak iletebilirsiniz.