Temelinde Sevgi Olan Her Şey Güzeldir
Garip Şeyler
Yazmak güzel de silmek daha güzel onu anladım. Hani yazdığın bir şeyler oluyor. Sonra da o yazdığını paylaşmadan siliyor ve tekrar tekrar yazıp siliyorsun. Ne kadar da sabırsızca geliyor değil mi insana? Neden ilk yazdığını göndermez ki? Madem göndermeyeceksin neden düşünüp yazıyorsun değil mi?
Garip şeyler işte.
Eşi Benzeri Yok!
Neyse bu aralar işler güçler derken tasarımlara devam ediyorum. Tasarım demişken bir şeyler anlatmak istiyorum. Çok güzel bir şeyler çizdiğiniz, karaladınız kısacası tasarladınız diyelim. Sonra. Farklı bir modelleme yaptınız. Eşi benzeri yok. Sonra. Demek istediğim şu ki arşivlediğiniz ya da bir yerde paylaştınız. Peki sonra. Yani ne olacak o tasarıma? Ne garip değil mi? O kadar zaman harcayarak yaptığınız işler bir kenarda bekliyor.
Tecrübede olmuyor değil tabi ama o tasarımların ya da o projelerin kenarda beklemesi doğru mu sizce? Hadi tasarımlar ya da projeniz kullanıldı diyelim. O kadar zaman harcayıp hazırladığınız çalışmalar hak ettiği şekilde ödüllendiriliyor mu?
Ya Sonra?
Kafalarda bunca soru varken tasarım yapılır mı? Yapılır diyorsanız doğru yoldasınız. Eğer yapılmaz diyorsanız bırakın bu işi gitsin. Çünkü bu mesleğin merkezinde zaten bu olgu var. Yaz, çiz ya da karala sonra kullan çöpe at. Günlük beğeni alır bazı paylaşımlar bazıları da aylık hatta yıllık diyelim. Ya sonra? Tabi ki de çöpe. Ama her şeyiyle güzeldir tasarlamak. Acısıyla tatlısıyla derler. İşte öyle bir şey.
Kafa Dağıtalım
Kafa dağıtalım biraz der tasarlarız. Müzik eşliğinde iyi gitmiyor da değil..! İnsanı gün içinde depresyona girmekten kurtarıyor. Hayatı monotonluğuna renk katıyor ve beynin zinde kalmasını sağlıyor diyebiliriz.
Gibi Gibi
İşte onca şey boşa değil aslında. Asıl olan ise zaten zaman, o da durmadan akıyor. Ve en azından bize de üretmenin verdiği hazla yaşamak kalıyor. Bazen kuşlar uçuyor, öyleyse varım der gibi. Bazen de sadece gibi gibi.
İnsanı beğeniler etkilemiyor da değil hani. Çok devrik cümlede kurmuş olsam bu yazımda neler devrik değil ki hayatta demek kalıyor. Bu yazıyı yazmamış ta olabilirdim. Baktık olmadı. Sileriz, ne olacak. İşte tasarımda bu şekilde aslında baktık olmadı, yenisini tasarlarız. Hiç tasarlamamış ta olabilirdik. Sonuçta herkes her şeyi beğenmiyor. Bazen devrik cümlede iyi olmuyor değil. Bir yandan zaman geçiyor.
Ama şunu dile getirmek isterim ki yaptığımız her şeyi kazanım olarak bakmak önem arz ediyor. Neden mi? Kazanmayı herkes sever. O yüzden sevdiğiniz şeyleri yapmayı seçmelisiniz.
Güzeldir!
Sevmek işte bütün mesele bu belki de. Sevmekle başlamak gerek hayatı. Onu sev, onları sev veya herhangi bir nesneyi sev ama yeter ki sev. Nasıl olsa, temelinde sevgi olan her şey güzeldir. Özeldir.
Batı Karadeniz’de Vize Çalışması
Karabük Öğretmenevi’nin 4’üncü katındaki etüt terasında ağaç dokusu olan masada bu satırları yazarken bir yandan da Batı Karadeniz’in gözde illerinden olan eşsiz Karabük manzarasını seyrediyorum.
Bulutlardan süzülüp gelen güneş ışınlarının, karşı dağlardaki yeşilimsi sarımsı çimlerden yansıması ve eşi benzeri olmayan bir parlaklıkla farklı renkleri bize gösteriyor. Buğulu ve her an yağacakmış izlemi veren havası da bir başka tazelik katılıyor, şehre.
…Neyse sınavlara çalışmaya devam edeyim.
Öğrenci olan herkese başarılar diliyorum…
Acaba Neden ?
Hayat sürprizlerle dolu. Ne zaman karşınıza neyin çıkacağını neredeyse asla tahmin edemiyorsunuz. İki üç gündür neler oluyor şu dünyada bir hayal edebilsek. Milyonlarca insan bir koşuşturmada ve sürekli bir şeyler yapıyorlar. Ve daha neler neler…!
İşte son günlerde yaşanılanlar ve haberlerde takip ettiğimiz kadarıyla felaket, facia, katliam dolu görüntüler. Ve bir o kadar da insanın içini sızlatan onlarca an.
Tüm yaşanılanlar oyun mu kimse anlayamıyor. Ya da çoğu kişi tarafından anlamlandırılmak istenmiyor. Aslında anlamlandırmak için fazla düşünmek gerekmezken kişi sadece “Acaba Neden ?” sorusunu kendine defalarca sorup cevap bulma girişiminde bulunsa cevaplar ortada gibi duruyor.
Cevaplar, kim bilir belki yarın belki yarından da yakın…
Herkese Merhabalar
Yazmayalı uzun zaman oldu biliyorum. Fakat iş güç derken yazılmıyor. Bu arada yeni bir blog için site hazırlıyorum. Farklı ve etkili bir arayüzü olacak. Tasarımı ve kodlaması yakında bitecek. Aslında yazmamamın nedeni de bu diyebilirim. Yenisinde yayınlamalıyım bu yazıyı dediğim onlarca yazı var. :) Bakalım gelecekte neler olacak? Yeni blog ne zaman yayına girecek?
Değişimin farkında gelişimin bir parçası olmanız dileklerimle…
Baktım ki iş güç derken site değişimi uzun sürecek bu sayfanın bu haliyle yazmaya devam edelim. Değil mi?
Hayat paylaşınca güzel.
[25.10.2014]
Yaşanılan Her An
Günler geçiyor ama bu dakikalar geçmek bilmiyor. Nedense yaşanılan her an geçmeyecek ve hep bu anda kalacakmışız gibi oluyor. Sonra bir bakıyoruz ki günler hatta yıllar geçmiş.
Ne tuhaf değil mi?!
Manzaranın Tadı
Ilık bir sonbahar günüydü. Doğa insana bir can daha veriyordu.
Manzaranın tadını çıkarma isteği insanı yeyip bitiyordu. Bu nasıl olabilirdi? Nasıl manzaranın tadı çıkarılabilirdi? İnanılmaz bir şeydi. Akla ilk gelen sadece öylece durup izlemekti. Peki manzaranın tadı bu şekilden daha başka nasıl çıkartılabilirdi. Düşündükçe içim içimi yiyordu. Zaman geçiyor. Bu gün bu manzara bu doğa beni bitirecekti. Düşünmemek elde değildi. Belki buralara bir daha gelemeyecek, bu yeşilliği, denizi göremeyecektim. Peki nasıl bu vakti iyi değerlendirecektim? Sonra sahilde bir yürüyüş yapsam diye içimden geçirdim. Olabilir miydi? İyi bir yürüyüş. İyi bir fikir miydi? Anlamsız gelmişti. Fakat başka ne yapılabilinirdi ki? Abuk subuk sorular zihnimi zorluyordu. Ortam ve fikir karmaşası içinde yürüyüşe koyuldum. Gidiyordum. Dere tepe düz gidiyor deyimi burada işe yarıyordu. Aynen önüme ne çıkarsa adeta üzerinde atlıyor ve yoluma devam ediyordum. Bir yandan da sağa sola bakarak ıslık çalıyordum. Ellerim ceplerimde idi. Hafif rüzgar vardı. Titremiyor idim fakat üşüdüğümü hissediyordum. O anın tadını çıkarmaya başladım. Gerçekten kendimi iyi hissediyordum. Hem de çok iyi. Derken aklıma ilk başlarda ki o soru geldi. Manzaranın tadı nasıl çıkardı? Bu sorunun yanıtını galiba bulmuştum. Aslında cevabı da çok basitmiş. O anı yaşarken keyif alacakmışsın. Keyif almak için de aklına ne gelirse yapacakmışsın. Bu inanılmaz bir cevap değildi belki ama etkiliydi. Ve de işe yarıyordu.
Gitar Çalmayı İlerletme
Gitar çalmaya yeni başladınız. İstediğiniz ve duyduğunuz her parçayı çalmak istiyorsunuz. Fakat bunun için de önünüzde uzun bir yol var gibi görünüyor. İşte bu yolda birazcık da olsa yardımcı olabilmek için bu yazıyı hazırladım. Bu yazıda gitarda ilerlemek için yapılması gerekenleri sizler için 10 maddede açıklamaya çalıştım. Umarım işinize yarar.
1-İyi bir gitarla başlayın : Çünkü kaliteli olmayan bir gitarla başlamanız durumunda o işten zevk almayacaksınız ve başlamadan bırakmanıza neden olacaktır. İyi ve kaliteli bir gitar sesiyle o parmaklarınızın tellere her dokunuşunda ruhunuzu büyüleyecek. Fakat kötü bir gitar çıkartığı seslerde sizleri çileden çıkarmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Klasik bir gitar ile başlayacaksanız eğer, işinizi fazlasıyla görecek bir gitar ortalama 130-150 TL civarındadır. 50 TL verip gitar çalmaktan soğumanıza gerek yok. Zaten emin olun ki çalmayı öğrendiğiniz de o tip gitarları elinize bile almak istemeyeceksiniz.
2-Mutlaka bir kursa gidin : Eğer bir kursa gitme imkanınız varsa mutlaka kursa gidin derim. “Evde bilgisayarın başında öğrenemez miyim?” derseniz eğer “Çok rahat öğrenirsiniz” derim. Neden mi? Çünkü istek varsa zaten öğrenirsiniz. Fakat bir kursa gittiğinizde bir çok gitar çalan ya da çalmaya çalışan onlarca arkadaşınız bir anda olacaktır. Ve bu da size öğrenme konusunda motivasyon sağlayacaktır. Eğer bir iş yerinde çalışıyor ya da öğrenci iseniz hafta sonları veya akşamları açılan kurslar sizler için oldukça uygundur. İkisini aynı anda nasıl götürürüm diye korkmayın. Çünkü gitar çalmak keyif alacağınız bir iştir. Ve gitar çalmak zihninizi ve ufkunuzu açacaktır.
3-Mutlaka not tutun : Size ait bir defteri tutun. Yeni öğrendiğiniz her şeyi bu deftere aktarın. Şarkı sözleri, notalar, solo parçalar, akorlar vs. Tuttuğunuz her not çalmayı öğrenme anlarında o kadar çok işinize yarayacak ki siz bile şaşıracaksınız.
4-Gitar partileri düzenleyin : Arkadaşlarınızla haftada bir ya da arada sırada buluşun ve gitar partileri verin. Siz çalın onlar dinlersin, onlar çalsın siz dinleyin derken her toplantıda epey ilerlediğinizi göreceksiniz. Yaptığınız sohbetlerde onlarca bilgi öğreneceksiniz.
5-Araştırma yapın : İnterneti çok iyi kullanın. Gitar ve müzik alanında izlemediğiniz video, okumadığınız yazı kalmasın. Sınırlarınızı zorlayın. Dinleyin, izleyin, okuyun ve uygulayın. Bu dörtlü sizi istediğiniz yere götürecektir. Amacınıza her geçen dakika biraz daha yaklaşacaksınız.
6-Bol tekrar yapın : Solo bir parça öğrendiniz. Onu sürekli tekrarlayın. Parmaklarınız gitarda dans etsin. Bırakın istedikleri gibi oyalansınlar. Çalmaktan bıkmayın.
7-Müzik eşliğinde çalın : Bilgisayarınızda önceden çalıştığınız bir şarkıyı açın, müzik eşliğinde sizde gitarınızla başlayın o parçayı çalmaya. Defalarca çalın. Derken son denemelerde gerçekten iyi gerçekçi çaldığınızı sizde fark edeceksiniz.
8-Boş kaldığınız her an çalın : Akşam işten veya okuldan geldiniz. Akşam yemeğini yemeden önce bir alın elinize gitarı ve çalmaya başlayın. Aklınızda hangi parça varsa onu çalın.
9-Çalarken bir yandan da söyleyin : Artık çalmanızı ilerlettiniz. Bir parça üzerinde çalışıyordunuz. Ve parçayı sözlerle eşlik etmek istiyorsunuz. Hiç durmayın başlayın. Bir yandan gitarda çalıyor ve bir yandan da söylüyorsunuz. Bağırarak, kendinizden geçercesine söyleyin, çalın. İlerlediğinizi fark edeceksiniz. Belki ilk denemenizde sözler oturmayacaktır. Tekrarlar işi düzeltecektir.
10-Çalarken çekim yapın : Bir kamera bulun. Bir fotoğraf makinesini kamerası ya da web kamerası olabilir. Her hangi bir çekim aletiyle gitarı çalarken ve söylerken video alın. Her çekimi izleyin ve tekrar çekin. Sonçektiniz video ile ilki arasında fark mutlaka olacaktır. Değişik parçalarda bunu uygulayın. Ve ara sıra o videolara göz atın, izleyin. Hem yıllar sonra izlediğinizde değişik farklı bir anı olacaktır. Hem de gelişiminizi izleme ve izletme imkanı bulacaksınızdır.
Bu maddeleri uyguladınız ve bir gelişme yaşanmadı ise ki böyle bir ihtimal söz konusu değil. Neden mi? Çünkü maddelerde hep azim ve kararlılıktan bahsedildi. Bu ikilinin olduğu yerde başarı mutlaka vardır.
İyi çalışmalar …
Biletsiz Misafir’de Fİlm İzlemek
Çok çalışmaktan bunaldınız. Ve bir şeyler yapmak istiyorsunuz. Düşünüyorsunuz. Onlarca şeyi düşünüp hala daha karara varamıyorsunuz. Vaktiniz boş, yapacak şeyde yok. Bu durumda dışarı çıkıp biraz gezinmek en iyisi diyorsunuz. Fakat zaten her gün dışarıdayım dediğiniz an, o fikirden de vazgeçiyorsunuz. Sonra da televizyonu açıp izleme başlıyorsunuz. Derken kanalın birinde bir film bulmuş izliyorsunuz. Yarısında başladığınız filmin adını bile bilmiyorsunuz. Fakat sizi sarıyor. Heyecanlı bir şekilde izliyorsunuz. Derken bir reklam, sonra bir reklam daha derken 10 dk geçmiş. Bu arada kanalı değiştirmiş, başka bir şeyler izliyorsunuz. Ama arada da o film kanalını açıp yokluyorsunuz. Çünkü filmin devamını merak etmişsiniz. İki açıyor, üç açıyorsunuz derken film o sahneden iyice ilerlemiş. Ve bir bakıyorsunuz ki kendinizi heyecanınız ve saatlerinizin geçmiş olarak buluyorsunuz.
İşte bu gibi durumlar neredeyse her insanın başına gelmiştir. Gerçekte de sektör bu zaten. Reklam olmazsa hiç birinin anlamı yokmuş gibi görünmüyor mu? Zaten insan istediği bir şeyi istediği anda yapmazsa tat alamaz ki o işten. Haksız mıyım? Ya da haklı mıyım? Tabi bunun tam tersini sevenlerde var. Ne gibi mi? Örneğin zaten her günü boş birini düşünün. “Reklam izlesem ne olur, izlemesem ne olur diyor. Sanki reklamlarda gördüğümü alıyorum.” diyenlerin sayısı da az değil. Fakat zaman değerli. “Bırakın da filmi reklamsız izleyelim ve yarıda değil en başından izleyelim.” diyenlerde var. Henüz bu televizyon sektöründe tam oturmadı. Buna katılıyorum. Ama televizyonda reklam sektörünün liderlerinden ve bu konuda da iyi bir mecradır. Buna kimseniz itirazı yok zaten.
İşte bu gibi olaylara ve diyaloglara konu olan film sektörü kendini sanal aleme bırakmıştır. O sinemadaki atmosferi yaşamak isteyenler, internetten filmini seçip izlemeye başlamıştır. Ve bu konuda da iyi yayın yapan siteler mevcuttur. Filmi seçip, film hakkında kısa bilgi aldıktan sonra izlenen kesintisiz ve kaliteli filmler insanın doğasına girmiştir. Gerçek bir sinema ortamını evinde kuranlardan tutun da onlarca arkadaşıyla ya da ailesiyle karanlık bir odada dev ekranda filmin büyüsüne kaptıranlara kadar gider. Bir şirkette çalışan Ömer, ofis çalışanlarına iş çıkışı şöyle seslenir “Akşam Aliler’deyiz Film izleyeceğiz”. Ya da okulda ki arkadaşlarıyla vakit geçirmek isteyen biri de şöyle der “Akşam evde film partisi veriyorum. Gelmek isteyen?” gibi. Buna benzer cümleleri yaşam içinde kesinlikle duymuşsunuzdur.
Bu konuyla ilgili “Biletsiz Misafir” olarak isimlendirilen bir siteyi ziyaret ettik. Bu site sizlere doyasıya film izleme imkanı veriyor. Son çıkan filmlerden tutunda çocukluğunuzda izlediğiniz filmlere kadar çoğu filmi bu sitede bulabilirsiniz. Film yelpazesi olabildiğince geniş tutmaya çalışan Biletsiz Misafir yöneticileri izlemek istediğiniz bir film varsa da siteye istek yapmanıza olanak sağlıyor.
Bir Gazete Alıp Okumak ve Dahası
Bir gün elinize bir gazete alıp okumayı düşündünüz mü? Ya da bir bisiklet kiralayıp şehri gezmeyi. Hadi bunları bırakalım da komşunuzla bir yerlere gidip bir akşam yemeği yedikten sonra biraz sohbet için bir kaç bardak çay içtiniz mi? Aslında ne kadar da güzel şeyler değil mi? Ama bugünlerde yapılası gün geçtikçe azalmakta olan şeylerden.
Hiç kendiniz için aldığınız bir çikolatanın yarısını sokakta ya da parkta oynayan bir çocukla paylaştınız mı? Yalnızca düşünün. Ne garip değil mi? Siz paylaştıysanız bile yıllar öncedir ya da sayısı parmakla sayılacak kadar azdır.. Öyle değil mi? Halbuki iki tarafta ne kadar da mutlu olur. Paylaştığı için ya da paylaşılanı aldığı için mutlu olmayan birini ben daha görmedim. Ama bu tip olayların azlığı insanlığı üzmüyor da değil. Eğer bu kadar medya da ya da toplumda konuşuluyorsa demek ki bir şeyler oluyor demektir. Gidişata dikkat etmek lazım.
İşin aslı şu ki insan sevmeyi sevilmeyi unutmak üzere. Şimdi bu nereden çıktı diyeceksiniz? İnsanoğlunda sevgi baş karakter değil midir? Düşünün hiçbir şeyi sevmiyorsunuz. Bırakın sevmeyi sevgi nedir onu da bilmiyorsunuz! Ne garip değil mi? Derinlemesine düşününce her şey sevmekle başlar. Hiç son yıllarda ya da daha öncelerde sevmediğiniz ama giydiğiniz bir ayakkabı oldu mu? Eminim olmamıştır. Kısa süreliğine giydiğiniz ayakkabı olmuştur diyeceğim ama yok buna da bir ihtimal veremiyorum. Ya da şöyle diyelim hiç beğenmediğiniz bir araba alır mıydınız? Arabanın koltuk döşemelerinden renginden tutunda şekline duruşuna yol tutuşuna kadar bakıp öyle almayı düşünüyorken nasıl beğenmediğimiz bir arabayı almaktan söz ediyoruz değil mi? İşte böyle aslında her şey sevmekle başlar dediğim.
Fotoğraf çekmeyi sevmeyen biri SLR fotoğraf makinesi alır mı? Tabi ki almaz. Günümüzdeki olaylarda bundan ibaret aslında. Sevdiğimiz şeyleri yapmaktan çekiniyoruz. Yıl olmuş 2013 ve hala daha insan kendinin ne kadar değerli varlık olduğunu anlayamıyor. Tabi buradaki amacım genelleme yapmak değil. Sevgi duygusunu geride bırakmak ya da bırakmaya çalışmak bunu gerektiriyor. Biri mutlu olduğu bir işi neden yapamaz? Neden kolundaki saati çıkarıp fırlatamaz? Şimdi neden fırlatsın ki dediğinizi duyar gibiyim. Neden fırlatmasın? Hani insan isterse her şeyi yapardı! Doğru değil mi? İşte önce sevmek gerekiyor. Neyi niçin sevdiğini ya da niçin sevmediğini bilmesi gerekiyor.
Şimdi ise elimize bir gazete alıp okumaya başlayalım. Neler neler öğreneceğiz kim bilir? Kim bilir belki geleceği kurtaracağız. Belki de kendimizle toplumla en iyi şekilde yaşamaya başlayacağız. Ama şuna inanmak lazım ki. Yaşamak ve de severek yaşamak her şeye değer.
Bugün ve yarınlarınız sevgiyle olsun. Bu kadar yeter..